Çocuklar, Cennetʼe lâyık bir sâfiyetle doğarlar. Fakat anne-babalar çocuklarının mânevî terbiyelerini ihmâl ederlerse, o Cennet kuşlarını -Allah korusun- yanlış bir yere uçururlar.
Anne-babanın en mühim vazifesi,
kendilerine İslâm fıtratı üzere teslim edilen yavruyu hayırla donatmak
ve onu hayırlı bir evlât olarak yetiştirmektir. Hayırlı evlâda sahip
olmak, hem dünyâda hem âhirette huzur ve saadet vesilesidir. Bu tâlim ve
terbiyenin verilebileceği en hayırlı iklim de aile ortamıdır.
AİLEDE EN MÜHİM VAZİFE ANNEYE AİTTİR
Ailede en mühim vazîfe ise anneye
aittir. Bir anne yüreği ve kucağı, çocuk terbiyesinin yapıldığı muhteşem
bir dershanedir. Zîrâ küçük yaştaki çocuğa söylenen her kelime, onun
şahsiyetini inşâ eden bir tuğla mesabesindedir. Şefkatin menbaı olan
annelerden güzel bir terbiye alan yavrular, hayâtları boyunca daha az
hata yaparlar. Başarısızlık ve felâketlere rağmen, hayâta karşı
itimatlarını sonuna kadar muhafaza edebilen kimseler de daha çok sâliha
bir anne tarafından yetiştirilen kimselerdir.
Bu sebeple akıllı ve sâliha anneler var
oldukça, dünyâ daha huzurlu ve daha mes’ûd hâle gelir. Diğer bir
ifâdeyle çocuk, hakka ve hayra yönelmenin îcaplarını ilk olarak aile
müessesesinde öğrenir. Sonra buna toplumdaki diğer tesirler eklenir.
Lâkin aileden aldığı tesir temeldir. Bu yüzden anne-babanın, evlâdını
güzel bir şekilde yetiştirmesi, yâni hayır hasenât ile donatması,
kendileri için bir âhiret mes’ûliyetidir. Bu, aynı zamanda evlâdın
ana-babası üzerindeki en mühim hakkıdır.
ÇOCUK YETİŞTİRME HUSUSUNDA ANNE-BABAYA DÜŞEN VAZİFELER
Bu bakımdan ebeveynin, çocuklarının
terbiyesinde büyük bir titizlik, îtinâ ve hassasiyet göstermeleri îcâb
eder. Çocuk yetiştirme konusunda anne ve babanın bilhassa dikkat etmesi
gereken başlıca hususlar şunlardır:
a. Çocuğa rûhâniyet telkin edecek güzel bir isim konulmmalıdır.b. Feyizli bir ortamda inkişâf etmeleri için, yedirilen lokmmaların helâlliğine dikkat edilmelidir.c. Çocuklarda taklid meyli hâkim olduğu için onlara örnekolacak bir davranış güzelliği sergilenmelidir. Zîrâ örnek olmakkadar tesir edici birşey yoktur. Bu sebeple yapılan iyilik ve kötülüklerin her biri benzerlerini meydana getirir. Meselâ anne-babalarının devamlı münâkaşa ve kavga ettiği ortamlarda büyüyen çocuklar huysuzlaşıp hırçınlasınd. Çocukların davranışları dâima kontrol edilip göz önünde yapamadıkları kabahatleri gizli ve tenhâ yerlerde işlemelerine meydan verilmemelidir. Zîrâ bu durumda karakterleri zaafauuğrar, çift şahsiyetli olurlar. Bu hâlin ilk tezahürleri de yalan veriyadır.Cenâb-ı Hak, Kurân-ı Kerîm’de şöyle buyurmaktadır:“…(Ey Musa! Sevilmen) ve benim nezaretimde yetiştirilmmen için sana kendimden bir muhabbet verdim.” (Tâhâ, 39)Ayetten açıkça anlaşıldığı üzere yavrularımızı muhabbet ve merhametle terbiye ederek maddî ve manevî tehlikelerden muhafaza etmek gerekmektedir. Bunu da baskı ve zor kullannarak değil, sevginin sıcaklığı ile yapmalı, onlar için bir sevgi ortamı tesis etmelidir. Dolayısıyla evlâtlarımızı hiçbir zaman ihmâl etmeden dâima bilgi, gözetim ve muhafazamız altında yetiştirmeli, gözümüzü üzerlerinden ayırmamalıyız.e. Çocukların güzel işleri takdir edilip mükâfatlandırılmak, hatâları ise görmezden gelinmemelidir. Çünkü müsbet davranışlar mükâfat ile pekiştirilerek çocuğun şahsiyetinde kalıcı bir yer edinir. Buna mukabil, vaktinde îkâz edilmeyen kusurlar da tekrarlana tekrarlana şahsiyetin bir parçası hâline gelir. Bu yüzden bilhassa kız çocuklarının küçük yaşlardaki kıyafet yanlışlıkları müsamaha ile karşılanmamalıdır. Zîrâ insanın alıştığı şeyler, zamanla geri dönülemeyen tiryakilikler hâline gelebilir.f. Sık sık ceza vererek çocuk arsız hâle getirilmemelidir.g. Emir, yasak ve kaideler telkin edilirken onların kavrayabileceği bir şekilde gerekçeleri de îzâh edilerek ikna edilmelidir.h. Âdâb-ı muaşeret ve ahlâk kaideleri öğretilmeli, bilhassa varlıklı aileler, çocuklarının, akranlarına kaba ve kibirli davranmalarına manî olmalıdırlar. Zîrâ bunlar zamanla huy hâline gelir. Onlara, tevazu telkin edilmeli, anlayacakları bir dil ile Kasas Sûresi’ndeki “Karun” kıssası, Kehf Sûresi’ndeki “iki bahçesi olan kimse”nin kıssası vb. anlatılmalıdır.ı. Çocukların meşru sınırlar dâhilinde çocukluklarını yaşamalarına imkân tanınmalıdır. Fakat ne fazla serbest bırakılmalı, ne de haddinden fazla baskı yapılmalıdır. Zîrâ fazla rahatlık, nefsâniyeü azdırır, tembelliğe sebep olur; fazla baskı da çocuğun ezik ve silik bir karakter sahibi olmasına sebebiyet verir. Bu yüzden ölçülü bir üslûb ile vakitlerini fazîletli birer insan olmalarına vesîle olacak davranışlarla doldurmaya gayret edilmelidir.i. Kendilerine Cenâb-ı Hakk’ın nîmetleri hatırlatılıp hamd ve şükre alıştırılmalıdır. Peygamber Efendimiz’in hayatından misâller verilerek, iç âlemlerinin rûhâniyet iklîminde yoğrulmasına gayret edilmelidir.j. Daha küçük yaşlarında iken ibâdet ve hizmete alıştırılmalı, ibâdet mes’ûliyeti ve hizmetin ehemmiyeti telkin edilmelidir.
Asil bir nesil yetiştirmek, insanlık
muktezâsı olan ulvî bir duygudur. Evlâtların yetiştirilmesi hususunda
çekilen mihnet ve meşakkatler, günahların affına vesile olur. Çocukların
iyi terbiye edilmesi hususunda Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi
ve sellem- şöyle buyurmuştur:
“Hiçbir baba çocuğuna güzel ahlâktan daha hayırlı bir mîras bırakmamıştır.” (Tirmizî, Bin-, 33/1952)
Bu bakımdan çocuklarımızı bir ibâdet
vecdiyle yetiştirmeliyiz. Onların terbiyeleri hususunda hiçbir gayret ve
himmeti esirgememeliyiz.
Kaynak: Osman Nûri Topbaş, Gönül Bahçesinden Saadet Damlaları, Erkam Yayınları.
0 yorum:
Yorum Gönder