“O’nun hayatı bizim için insafın, vicdanın, affın, sabrın, hoşgörünün ve şefkatin örnekliğidir…”
Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez, cuma gününü cumartesiye
bağlayan gecenin alemlere rahmet olarak gönderilen Hz. Muhammed
Mustafa'nın (sav) dünyaya gelişinin 1444’üncü yıldönümü dolayısıyla bir
Mevlit Kandili mesajı yayımladı.
Hz. Peygamber ile gelen vahiy ışığının gönülleri aydınlattığını
belirten Diyanet İşleri Başkanı Görmez, “Bu vahiy ışığının bütün
insanlığın muhtaç olduğu manevi huzura dönüşmesini; vatanımız,
milletimiz, gönül coğrafyamız ve topyekûn yeryüzü ahalisi için mevlid
kandilinin barış, bereket ve selamete vesile olmasını Yüce Rabbimizden
niyaz ediyorum” dedi.
Diyanet İşleri Başkanı Görmez mesajında, Hz. Peygamber’in adalete ve
merhamete dayalı kuşatıcılığının birlikte yaşadığı ashâbına olduğu
kadar, gelecek ümmetini de kapsadığını, O’nun sözlerinin, insanı özüyle
tanıştıran, kendisiyle barıştıran, tabiatla kaynaştıran, Rabbine
yönelten hatırlatıcı düsturlar olduğunu ve O’nun hayatının bizim için
insafın, vicdanın, affın, sabrın, hoşgörünün ve şefkatin örnekliği
olduğu ifadelerine yer verdi.
Başkan Görmez’in mesajında öne çıkan başlıklar şöyle;
“O’nun hayatı bizim için insafın, vicdanın, affın, sabrın, hoşgörünün ve şefkatin örnekliğidir…”
Kur’an-ı Kerim’de “Size öyle bir peygamber gelmiştir ki, sıkıntıya
uğramanız ona ağır gelir. O size çok düşkün, müminlere karşı çok
şefkatli ve merhametlidir.” buyrulur. Peygamber Efendimiz (sas)’in
adalete ve merhamete dayalı kuşatıcılığı birlikte yaşadığı ashâbına
olduğu kadar, gelecek ümmetini de kapsar. O’nun sözleri, insanı özüyle
tanıştıran, kendisiyle barıştıran, tabiatla kaynaştıran, Rabbine
yönelten hatırlatıcı düsturlardır. Onun hayatı bizim için insafın,
vicdanın, affın, sabrın, hoşgörünün ve şefkatin örnekliğidir.
“Dünyanın bir eman yurdu, yeryüzünün esenlik diyarı olması için
o kutlu insanın özelliklerine ve örnekliğine bugün dünya
Müslümanlığının ve insanlığın ihtiyacı var…”
“Emin” olmak ve karşısındakine güven vermek insanlık değerlerinin en
başında gelir. Kardeşin kardeşe, ebeveynin evladına, çocuğun ana-babaya,
komşunun komşuya, toplumların diğer toplumlara karşı güven duygusu,
toplumsal hayatımızın en temel vasfı olmalıdır. Dünyanın bir eman yurdu,
bütün şehirlerin güvenlik beldesi ve yeryüzünün esenlik diyarı olması
için “Muhammedü’l Emin” olan o kutlu insanın özelliklerine ve
örnekliğine bugün dünya Müslümanlığının ve insanlığın her şeyden çok
ihtiyacı vardır.
“O’nun örnekliği sadece şekle dayalı sünnetlerin yaşatılması
değil, O’nun ahlaki vasıflarının tüm özelliklerini alabilmek ve bunları
hikmetine uygun yaşayabilmektir…”
O’nun örnekliği sadece şekle dayalı sünnetlerin yaşatılması değildir.
O’nun örnekliği ahlaki vasıflarının tüm özelliklerini alabilmek ve
bunları hikmetine uygun yaşayabilmektir. Sünneti sadece bedenimizi
örtmek için giydiğimiz libasta arama ve yaşatma yerine, benliğimizi her
türlü kötülüklerden koruyacak olan iyi davranışlarda arama ve yaşatmamız
gerekir. Hz. Peygamber (sas)’in her davranışı bize bir hikmeti öğretir.
Bu hikmetlere dayalı yaşama ölçütleri ancak bizi bir adım daha O’na ve
O’nun sünnetine yaklaştırmış olur. O bizim için her şeyiyle örnektir.
Baba olarak örnektir, eş olarak örnektir, öğretici olarak örnektir ve
yönetici olarak örnektir.
“Hz. Peygamberi, rehber kabul edenler, hırs ve iştahlarına
yenilerek doğayı tahrip etme yerine onu kendisinin emanetinde olan bir
değer olarak kabul ederler…”
Peygamber Efendimiz (sas), ırk, dil, renk, yaş, cinsiyet ve sosyal
statü farkı gözetmeksizin “insana” yani “yeryüzünün şerefli halifesine”
sorumluluklarını ve taşıdığı emaneti öğretmiştir. İnsanlık, bir olan
Allah’a ubudiyeti, bu ubudiyet bilinciyle hayatı kavramayı, kâinata
hikmetle bakmayı, bütün mahlukata şefkatle davranmayı, hakkın ve
hakikatin yolunda olmayı, adaletten ayrılmamayı, fazileti her türlü
dünyevi hırsın önünde tutmayı ondan öğrenmiştir. Müminler bütün
zamanlarda hem emin olma hem de emaneti taşıma bilincini ahlakı Kuran
olan Peygamberimizin örnekliğiyle kavramışlardır. Bu emanet, fitne
çıkarmak ve bozgunculuk yapmak yerine bilgi, hikmet ve marifetle
yeryüzünü imar ve inşa etmektir. Bu bilince erenler insanları yönetirken
zulum, baskı ve zorbalık yerine adaletle ve merhametle yönetirler.
Hiçbir zaman zulmün ve zalimin yanında değil her zaman mazlumun ve
mağdurun yanında olurlar. Hz. Peygamberi, rehber kabul edenler, hırs ve
iştahlarına yenilerek doğayı tahrip etme yerine onu kendisinin
emanetinde olan bir değer olarak kabul ederler. Hâsılı müminler bütün
Peygamberlerin ve peygamberimizin davasının sadece ve sadece iman,
ahlak, adalet ve merhamet davası olduğunu kabul ederler ve bu değerleri
kendilerine dava yaparlar.
“Bugün körelmeye yüz tutmuş hassasiyetler, hırs, tamah, kibir
ve güç tutkusuyla kararmış kalpler, O’nun örnekliği ve rehberliğiyle
yeniden bir doğuşa muhtaçtır…”
Peygamberimizi anmak bu duygu ve düşünceleri hatırlamaktan bağımsız
düşünülemez. Bugün körelmeye yüz tutmuş hassasiyetler, ubudiyeti unutmuş
zihinler, hırs, tamah, kibir ve güç tutkusuyla kararmış kalpler,
belleğini yitirmiş, medeniyetinin değerlerini heba etmiş toplumlar onun
mevlidini idrak ederek Peygamber Efendimiz (sas)’in örnekliği ve
rehberliğiyle yeniden bir doğuşa muhtaçtır.
Bu duygu ve düşüncelerle Mevlid Kandilini tebrik ediyor, başta ülkemiz
ve İslâm dünyası olmak üzere tüm insanlığın Peygamber Efendimizin (sas)
yüce örnekliğinden nasibdar olmasını Cenab-ı Mevlâ’dan niyaz ediyorum.
0 yorum:
Yorum Gönder