Ne güzel anlatmış yönetmen Homayoun Assadian, ne güzel yazmış senarist Hamed Mohhamadi hayatı paylaşırken kaçırılan küçük anların, duyguların aslında ne kadar kıymetli olduğunu. Miyopluğumuzun farkına varıp uzaktan bakmamız için fırsat sunmuşlar bize bu filmle.
İlme aç, öğrenmeye aç, kitaplara aç Seyid Rıza'nın, unutup kendisini, varlığını ailesine sunan Zehra'nın öyküsüdür bu. Başarılı bir eğitim almasına rağmen kendini hep eksik hisseden Seyid Rıza, Tahran'da bulunan bir medreseye giderek eğitimini tamamlamak ister. Tüm zamanını öğrenmeye ayırmak isterken, ona ve çocuklarına büyük bir aşkla bağlı olan eşinin hastalığı ortaya çıkar zamansız. İlmin dışında öğrenmesi gereken pek çok şey düşüverir önüne; aslında ilimin tam da kendisini öğrenir farkında olmadan. Eksik olanı keşfeder tevekkül ederken.
Bir gece yarısı ayakları pes etti Zehra'nın. Apar topar götürdükleri hastanede öğrendiler, aslında aylardır kendini belli eden MS hastalığını. Ne olacaktı kocasına, kim bakacaktı çocuklarına? Yüzünü gizleyecek, utanacak kadar ayıp mıydı hasta olmak?
Zorlu günler bekliyordu Seyid'i. Eli ayağı sandığı şeyin aslında karısı olduğunu anlayacaktı. O güne kadar kitap tutan elleri yemek yapacak, çocuk yıkayacaktı. Okul dediği, artık kapı önünde, kucağında çocuğu ile ders dinleyeceği yer olacaktı.
Kalp açıksa, zihnin engeli engel değildir. Elinde teybi, sürekli dinlediği aynı şarkı (sesini Hakan Peker'e benzettiğim şarkıcının seslendirdiği Türkçe bir şarkı) ile komşu kızı Ayda elinden geldiğince destek olur. Seyid'e acır, ocakta pişirdiği yemeğin soğanlarını göstererek "yanıyor" der, "ciğerim yanıyor".
Mutluluk, küçük şeyleri görmededir. Bir ağacın filizlenen çiçeğindedir umut. Şer sanılan şey, yaşayanın da başkalarının da hayrı olur. Bir aile başka bir ailenin yok olmasına engel olur. Hemşire Sepideh, Zehra'nın hastanede kaldığı süre boyunca ondan çok şey öğrenir ve boşanmak üzere olduğu kocasına bir şans daha verir.
Belki de iki kelimede bitiyor her şey, iki kelimede başlıyor. Seni Seviyorum demenin huzuru bir kalpten diğer kalbe, çok şeymiş gibi görünen her şeyin aslında hiçbir şey olması gerçeğiyle akar.
Birbirlerine duydukları saygıyı bakışlarla yansıtabilmeleri ve güzel
sözler karşısındaki utanmaları ile sergiledikleri performans, Negar
Javaherian (Zehra) ve Behrouz Shaibi'nin (Seyid) oyunculuklarını
mükemmel bulmam için yeterli bir sebep benim için.
"Herkes bir ömür cennetin anahtarını aradı. Bir hazine ya da bir kimya,
iksir... Bu hazineyi hayal edenler bu hayal ile hazineyi kaçırıyorlar...
İnsanların arayıp durduğu bu kimya aştır, gerisi çer-çöptür... Eğer
okuduklarınız bizimkiyle aynıysa, yırtıp atın kitaplarınızı. Çünkü, aşk
ilmi hiçbir kitapta yazmaz!"
0 yorum:
Yorum Gönder